Aile, akrabalık ilişkisi olan psikolojik, sosyal, ekonomik, cinsel gereksinimlerin karşılandığı temel toplumsal birimdir. Duygularımızın oluştuğu ilk sosyal ortamdır. Kendimiz ve diğerleri hakkında ne gibi duygusal tepkiler vereceğimizi, bu duygularla ilgili düşüncelerimizi ve nasıl ortaya koyacağımızı aile içerisinde görerek öğreniriz. Şiddet kişinin fiziki veya psikolojik bağımsızlığına ve / veya bütünlüğüne, kişiliğine veya kişilik bileşenlerine zarar veren davranışlardır. Fiziksel, cinsel, ekonomik şiddet ve ihmal olmak üzere farklı şiddet şekilleri görülebilir. Çocuk istismarı ve ihmal, bir erişkin tarafından çocuğa yöneltilen,uygunsuz, çocuğun gelişimini engelleyen ya da kısıtlayan eylem ve eylemsizliklerin (sözlü veya fiziksel davranışlar) tümü olarak tanımlanabilir.

Aile içi şiddet sebepleri; ailede ekonomik sorunlar, güç ve kontrol (erkek egemen toplum yapısı), ciddi kişilik problemleri, psikiyatrik rahatsızlıklar, depresyon, kaygı ve stres bozuklukları olarak sıralanabilir. Şiddet ortamında büyüyen bebekler, kendilerine bakan kişilere, yani annelerine veya kardeşlerine duygusal olarak bağlanmakta zorluk yaşayabilirler. Çocuklara duygularını nasıl ifade edecekleri, nasıl düşünecekleri ve nasıl davranacakları doğrudan öğretilmez. Eşler arasındaki duygusal alışveriş bunun için model oluşturur. Bebeklik döneminden itibaren çocuklar bunu öncelikle anne olmak üzere; ebeveyninden alırlar ve kendilerini ifade edebilecekleri yaşa geldiklerinde ise bunu çevreye anne – babadan aldığı şekilde ileteceklerdir, çünkü o şekilde öğrenmiş ve doğrunun o olduğuna inanmışlardır. Aile içi şiddetin çocuğun üzerindeki etkisi çocuğun yaşına, şiddete maruz kaldığı ya da şahit olduğu süreye, çevresindeki akraba – arkadaş – yetişkin çemberinde şiddeti nasıl yorumladığına göre farklılık gösterir. Evlerinde şiddetle iç içe yaşayan çocuklarda sık sık şu tepkiler görülür:

  1. Duygusal:

    Ailede yaşanan şiddet ve şiddeti durduramamak ile ilgili suçluluk duyguları, ailesi adına üzüntü, anne babasına karşı duygularında karışıklık (sevgi ve nefreti aynı anda hissetme), terk edilmekten korkma, duygularını ifade etmekten korkma, yaralanmaktan korkma, yaşamındaki şiddet ve karmaşa nedeni ile kızgınlık duyma, depresyon (aşırı mutsuzluk), çaresiz ve güçsüz hissetme, evde olan bitenlerden utanma gibi.

  2. Bilişsel:

    Şiddetin sorumluluğunun kendinde olduğunu düşünme, kendi davranışları için başkalarını suçlama, istediğini yaptırmak, kızgınlığını belirtmek, güçlü hissetmek ve ihtiyaçlarını karşılamak için sevdiği insanlara vurmanın normal olduğuna inanma, ailede şiddetle bağlantılı olarak düşük benlik saygısı, istediklerini ve ihtiyaçlarını belirtememe, verilenle yetinme,başkalarına güvenmeme, kızgınlığın kötü bir şey olduğuna ve kızgın insanın başkalarına zarar vereceğine inanma, rollerle ilgili katı yargılara sahip olma (kadınlar………….., erkekler………., kızlar………, oğlanlar……….davranmalıdır)
    gibi.

  3. Davranışsal (sık ve abartılı ortaya çıktığı durumlarda):

    Aşırı hırçın davranma ve isyankarlık, içine kapanma, okulda başarısızlık veya başarı için aşırı gayret, okula gitmeyi reddetme, başkalarını memnun etmek için aşırı çaba gösterme, saldırganlık ya da aşırı pasiflik, bahaneler bulma, kendini savunma gayretleri, alaycı yaklaşımlar, duygusuz davranma, donukluk, her şeyi “siyah ya da beyaz” görme, aşırı ilgi çekme davranışları, yalan söyleme, uyku sorunları, kabuslar, altını ıslatma, kontrol edilememe, sınırlarını bilmeme, yönergeleri yerine getirememe gibi.

  4. Toplumsal:

    Arkadaşlarından ve akrabalarından uzak durma, ilişkilerinde genellikle kavgacı olma, çok çabuk arkadaş olup arkadaşlıklarını aniden bitirme, başkalarına güvenmekte (özellikle yetişkinlere) zorluk çekme, kızgınlığını kontrol edememe, uzlaşma becerileri gösterememe, evden uzaklaşma, aşırı sosyal yaşantı, arkadaşlarına zorbalık yapma ya da kendini ezdirme, şiddet içeren ilişkiler içine girme ve bu ilişkilerde ya ezen ya da ezilen taraf olma, arkadaşlarla aşırı sert oyunlar oynama gibi.

  5. Fiziksel:

    Ağrı şikayetleri (baş ağrısı, karın ağrısı gibi), sinirlilik, gerginlik, kısa dikkat, yorgunluk ya da aşırı enerji, sık hastalanma, kişisel temizliğine dikkat etmeme, gelişimsel gerileme, yaşından küçük davranışlara geri dönme (yatak ıslatma, parmak emme gibi), acıya karşı duyarsızlık, tehlikeli oyunlar oynama ve etkinliklerde bulunma, kendine zarar verme (bilerek bir yerini kesme, yakma, kafasını vurma) gibi.

Bu durum çocukların en çok okul hayatında kendini gösterir, akranlarıyla dolu farklı bir çevreye giren çocuk iletişime geçmek istediğinde saldırganca bir tutum izler ve kendini sosyal ve duygusal yönden izole eder. Çünkü şiddet uygulayan ebeveyn çocuğun dünyasında güven ve sevgi kaynağı değil, çocuğa; korku-öfke kaynağı ve tutarsız-güvenilmez bir yaşam şekli sunmuştur. Bebeğin büyümesinde hayati öneme sahip olan bu bağlanma gerçekleşmediği bazı ileri durumlarda çocuğun gelişimi tamamen durabilir. Okul öncesi çocuklarda gelişim tersine işleyebilir, çocuklar kabus görebilir ya da
uyuma güçlüğü çekebilirler. Okul çağındaki çocuklar ise depresyon, kaygı,korku gibi farklı psikolojik problemler yaşayabilirler,akranlarına karşı şiddet gibi sorunlu davranışlar gösterebilirler. Okuldan kaçma, küçük suçlar işleme, intihar girişimi, uyuşturucu kullanımı gibi kendine zarar verici davranışlarda bulunmak açısından riske açıktırlar. Bunun yanı sıra; şiddet gören okul çağı çocuklarında; okul başarısında düşüklük, zeka özürü, bilişsel gelişiminde gerilik, konuşmada problem, aşırı bir endişe hali, korku, sık irkilme, karın ağrısı, mide bulantısı, baş ağrısı gibi psikosomatik belirtiler, alt ıslatma, dil gelişiminde gerileme, çevreye karşı ilgisizlik, uyumakta zorluk, kabus görme, sık ve uzun süreli ağlama, yeme problemleri, konsantrasyonda zorluk, sinirlilik, öfke nöbetleri, agresif davranışlar, dürtüsel davranışlar, özgüven azalması, temel güven duygusunun sarsılması, yaşından küçük davranışlar, arkadaş ilişkilerinde sorunlar yaşamaktadırlar, ileriki yaşlarda ise problemli ilişkiler yaşama riski akranlarına oranla çok daha fazladır.

Şiddet yaşanan ailelerde ebeveynler şiddetin çocuklar üzerindeki etkilerini farkedip,şiddeti durdurmak ve çocukları korumak için adımlar atmalıdırlar. Çocukları şiddetten korumanın tek yolu şiddeti durdurmaktır. Şiddeti durdurmak mümkün değilse, çocuğu şiddetten uzaklaştırmak gerekir. Ailenin tüm üyeleri psikolojik destek almalıdır, aile üyeleri kendi aralarında yaşanan şiddete neden olan problemleri konuşmalıdır, şiddete maruz kalmış çocuk bu konuda konuşmak isterse, ona duygu ve düşüncelerini ifade edebilmesi için olanak sağlamak gerekir, dinlerken yargılamadan, anlayışla dinlemek çocuğun kendini güvende hissetmesini sağlayacak ve hata yaptım suçluyum hissini ortadan kaldırmaya yarayacaktır. Sözel olarak kendini ifade etmekte zorlanan çocuklar duygu ve düşünceleri hakkında yazmaları ve resim yapmaları için teşvik edilmelidir. Unutulmamalıdır ki;

Aile içi şiddet olan evlerde büyüyen çocuklar güçlü olanın güçsüz olana vurma hakkı olduğunu, şiddet yoluyla istediklerini elde etmenin mümkün olduğunu öğrenir.