A-) İŞTİME ÜNİTESİ

  • SAF-SES ODYOMETRİ
  • VOKAL ODYOMETRİ
  • ÇOCUK ODYOMETRİSİ
  • TONE DECAY
  • SISI TESTİ
  • TİMPANOGRAM
  • AKUSTİK REFLEKS ÖLÇÜMLERİ
  • ÖSTAKİ TÜPÜ FONKSİYON TESTLERİ
  • REFLEKS DECAY ÖLÇÜMÜ
  • REFLEKS LATEBCY ÖLÇÜMÜ
  • İŞİTME CİHAZI DEĞERLENDİRMESİ VE SEÇİMİ

B-) NASIL İŞİTİRİZ

İŞİTME SİSTEMİ:İşitme kaybının tam olarak ne olduğunu anlamak için işitme sisteminin fonksiyonlarını anlamak gerekir.

Kulağın içindeki sesler basınç çeşitleri veya hava moleküllerinin titreşimleri olarak tanımlanabilirler.Bu titreşimler insan kulağı tarafından algılanan ses dalgalarını oluştururlar.

Bütün olarak işitme sistemi bizim işitme duyumuzdan sorumludur.Bu sistem akustik ses dalgalarını alır ve onları beyin tarafından yorumlanan sinir kodlarına dönüştürür.

İşitme sistemi dört ana bölümden oluşur; dış kulak , orta kulak , iç kulak ve beyine giden sinir yolları.Bu karışık sistem içindeki en ufak problem bile işitme yeteneğinin kaybolmasına neden olabilir.

DIŞ KULAK YOLU NEDİR?

Dış Kulak: Dış kulak, kulak kepçesi ve kulak yolundan oluşur. Kulak yolu, orta kulağın timpan zarında son bulur. Görevi; ses dalgalarını merkezi sinir sisteminin algılayabileceği sinirsel uyarılara çevirmektir. Ayrıca kulak zarının nemli ve yumuşak kalmasını sağlar.

Kulak kepçesi, elastik yapıda bir kıkırdak iskeletine sahiptir. Bu kıkırdak doku deriyle örtülmüş ve ses dalgalarının yakalanması için geniş bir yüzey oluşturur. Kulak kepçesinin iç yüzeyi de deriyle örtülmüştür. Bu derinin kıkırdak kanala ait olan bölümünde sebase ve seruminöz denilen kıllar ve bezler vardır.

KULAK ZARI : Dış kulak kanalının orta kulağa açıldığı sınırda bulunan ve üç tabakadan oluşmuş bir zardır. Görevi; kulak kepçesinden geçen ses dalgalarını alır ve bunları titreşimlere çevirir. Kulak zarının delinmesi veya çeşitli şekillerde zedelenmesi işitmede önemli sorunlara neden olabilir

ORTA KULAK: Şakak kemiği içinde bulunan altı duvarlı bir boşluktur. Görevi; ses dalgalarını merkezi sinir sisteminin algılayabileceği sinirsel uyarılara çevirmektir.

Orta kulağın içinde birbiriyle arka arkaya eklenmiş üç kemik bulunur. Bunlara işitme kemikçikleri denir. Bu kemikler içten dışa doğru sırasıyla çekiç , örs ve üzengi şeklinde sıralanır.Çekiç kemiği bir ucuyla kulak zarına diğer ucuyla da örs kemiğine dokunur. Örs kemiği ise üzengi kemiğine dokunur. Üzengi kemiği, ucundaki bir düzlük ile orta kulağın iç duvarında bulunan fenestra kokleaya giren bölümü kendisine iletilmiş olan titreşimlere uyarak ileri geri hareket yapar ve bu titreşimleri iç kulakta bulunan ve işitme işleriyle ilgili asıl yapılardan biri olan kokleaya ulaştırır. Orta kulağın dıştaki Hava ile bağlantısını oluşturan, geniz boşluğuyla orta kulak arasındaki östaki borusu denen kıl genişliğindeki bir kanalcık ayarlar. Ağzımızı açmakla buradan gelen hava iç ve dış Basıncın dengesini ayarlar.

İÇ KULAK: İç kulak iki organı kapsamaktadır; koklea ve denge organı.Koklea (işitme organı) içi sıvı ile dolu bir salyangoza benzediği için aynı zamanda salyangoz olarak adlandırılmıştır. Koklea denge organına bağlıdır.Kokleada iki pencere vardır.Orta kulak kemikçiklerin oval pencereye ulaştırdığı ses titreşimleri,salyangoz içindeki sıvıda dalgalanmaya neden olur. Bu dalgalanma neticesi salyangoz içinde bulunan 15 binden fazla saç hücresi hareketlenir ve bu hareketlenmeyle işitilen ses,işitme sinirleri vasıtasıyla beyne ulaşır.Eğer salyangoz içindeki saç hücreleri herhangi bir nedenden ötürü tahrip olursa tekrar düzeltilmesi mümkün değildir.

İŞİTME NASIL OLUR: Çevreden gelen ses titreşimlerini kulak kepçesi, kulak yoluna göndermektedir. Ses titreşimleri kulak zarını, zarda orta kulakta bulunan kemik köprüyü (çekiç,örs ve üzengi kemiklerini) titreştirmektedir. Üzengi kemiği de iç kulak zarını titreştirir. Sıvı içerisinde bulunan sinirler bu titreşimleri beyindeki işitme merkezine ileterek ilgili sesin işitilmesini sağlar.

İşitme olayı kısaca; ses—) kulak kepçesi—) kulak yolu—) kulak zarı—) çekiç—) örs—) üzengi—) dalız—) salyangoz—) korti organı—) sinirler—-) beyin

İnsan kulağı her sesi işitememektedir. Sesin şiddeti belirli bir noktaya çıktıktan sonra yada düştükten sonra işitme son sınıra yaklaşmış olmaktadır. Bu noktada kulak, ya çok ağır işitmekte yada hiç işitememektedir. Kulağımızla frekansı 20 ile 20.000 arasında olan sesleri duyuyoruz. Ancak frekansları 20?nin altında ve 20.000 üstünde olan sesleri duyamayız.

İŞİTME GELİŞİMİNİN AŞAMALARI: İşitme gelişiminde “normali” tanımlamak oldukça zordur. Her birey bu gelişimi kendi yolu ve hızında sürdürür. Dolayısıyla aşağıda belirtilen aşamalar genel bir kılavuz olarak düşünülmelidir.

Doğum Öncesi Uyarılar : İnsan fetüsü gebeliğin 20 haftasından itibaren temel işitme yeteneğine sahiptir. Gebeliğin kalan süresi boyunca işitme gelişir ve olgunlaşır. Fetüs dışarıdan gelen sesleri duyabilir, düşük frekanslı seslerin duyulması yüksek frekanslı seslere göre çok daha kolaydır.

0-4 ay : Ani ve yüksek seslerde korkar. Ses gelen yöne göz ya da baş hareketleri ile dönebilir.
3-6 ay : Değişik seslere ilgi gösterir. Çeşitli sesler çıkarmak için uğraşır. Tanıdığı kişilerin seslerini ayırt etmeye başlar.
6-12 ay : Mırıldanmaya başlar. “anne” ve “baybay” gibi basit sözcükleri anlamaya başlar. Basit komutları yerine getirebilir.
12-18 ay : Mırıltılar sözcüklere dönüşmeye başlar. Yaklaşık 20 sözcük kullanabilir ve 50 sözcüğü anlayabilir.
2 yaş : Yaklaşık 200-300 sözcükten oluşan dağarcığını kullanarak basit cümleler kurabilir. Kendisine kitap okunmasını ve resimli kitaplardaki nesneleri tanıyıp adlarını söylemekten hoşlanır.
3-4 yaş : İhtiyaç, soru ve duygu belirten sözcük ve cümleler kullanabilir. Bu yıllarda sözcük dağarcığı, teleffuzu ve anlaması oldukça gelişir.

C-) İŞİTMEYİ DEĞERLENDİRME YÖNTEMLERİ

İşitmenin test edilmesinde birçok yöntem vardır. Testin çeşidi kişinin yaş ve ihtiyaçlarına bağlıdır.

1-Odyometri
2-İmpedansmetri (Tympanometri)
3-BERA
4-Oto Akustik Emisyon

ODYOMETRİ

Tonal Odyometri (Saf ses odyometrisi)

Saf ton sesler verilerek işitme eşiğini saptamaya yarayan subjektif bir yöntemdir. Elde edilen grafiğe odyogram denir. Kullanılan odyometre aygıtlarında hava ve kemik yolu eşitleri birbirine çakışacak tarzda kalibre edilmiştir.

125, 250, 500, 1000, 2000, 4000, 8000 frekanslı saf sesler kullanılır, bunlar Hertz (Hz) olarak ifade edilir. Sesin şiddeti ise 0-120 arasındadır ve desibell (dB) olarak tanımlanır.

Odyogramda işaretlemelerde sağ kulak için kırmızı renk, sol kulak için mavi renk kullanılır.

Bu şekilde hastanın işitme eşiği saptanır.

0-20 dB Normal işitme
21-40 dB Hafif işitme kaybı
41-60 dB Orta derecede işitme kaybı
61-80 dB Belirgin işitme kaybı
81-100 dB İleri derecede işitme kaybı
101 dB ve üzeri Total işitme kaybı

Vokal odyometri (Konuşma odyometrisi)

Konuşma odyometrisi odyometrik araştırma metodlarının tamamlayıcı parçasını oluşturur. İşitme yeteneği ve konuşmayı anlama insanın iletişim açısından pür ton sesleri duymasından daha önemlidir. Bu yüzden konuşma odyometrisinin tanı ve tedavide büyük önemi vardır.

Konuşma sesi 100 ile 8000 Hz arasında bir akustik imaj gibi algılanır. Vokal işitme kaybı iki heceli kelimeler listesi ile ölçülürken, diskriminasyon (normal anlaşılabilirlik) tek heceli kelimeler yardımıyla ölçülür.

Konuşma ya da test materyali bir teybe kaydedilir ve hastaya ya bir kulaklık yoluyla ya da serbest bir ortamda değişik ses seviyelerinde bir hoparlör yardımıyla dinletilir. Her bir ses seviyesinde doğru olarak anlaşılabilen sayı, kelime ve cümlelerin yüzdeki hesaplanır.

Konuşmanın anlaşılabilmesinin ses şiddeti seviyesine bağlılığı konuşma odyometrisiyle test edilir. Standardize Freiburg konuşma testinde ilk olarak çok heceli cümleler kullanılır. Bu işitme kaybının hızlı, kabaca bir tahmini sağlar.

Normal işitmesi olan biri 18.5 dB’deki sayıların %50’sini anlar. Bu normal değer bu test için bir standart oluşturur. Buna ek olarak bu tek hece testinin amacı anlama yüzdesini bulmak ve ses şiddetini giderek arttırarak %100 anlama değerlerini bulmaktır. Normal biri tek hecelilerin %100’ünü 65 dB’de (bazen 50 dB’de) duyarken konuşmanın %100 anlaşılabilmesi normal kişilerde dahi 50 dB altındaki ses şiddeti değerlerinde sağlanamamaktadır.

KONUŞMAYI ANLAMA EŞİĞİ (SRT)

Bu test iki veya üç heceli fonatik dengeli kelimeler okunarak yapılır. Hastanın rahat işitebileceği bir seviyeden başlanır ve okunan kelimeleri tekrar etmesi istenir. Hasta kelimeleri tekrar ettikçe şiddet düşürülür ve 5 te 3 tekrar ettiği en düşük seviye SRT olarak kabul edilir. SRT’nin safton ortalama değerlerinden çok farklı çıkması yani daha iyi bir konuşma odyogramı elde edilen durumlarda organik olmayan veya fonksiyonel işitme bozukluğu düşünülmelidir.

Normalde bu test genellikle safton ortalamasının 5-10dB altında veya üstünde çıkar. Bu fark 10dB’den fazla ise konuşmayı algılama eşik değeri düşüktür.

KONUŞMAYI AYIRDETME SKORU (SPEECH DISCRIMINATION-DCR)

SRT (konuşmayı alma eşiği) + 40dB seviyesinde yapılır. Eşik değer üstündeki konuşmaların anlaşılabilme duyarlılığını ortaya koymak için tek heceli fonatik dengeli kelimelerle yapılır ve sonuç % olarak ifade edilir. Hastaya 20 veya 25 adet tek heceli kelime okunur ve tekrar etmesi istenir. Doğru tekrar edilen kelime sayısı; 20 kelime okundu ise 5 ile 25 kelime okundu ise 4 ile çarpılarak % skoru bulunur.

Özellikle işitme cihazı verilecek hastalarda, kronik orta kulak iltihabı için ameliyat olacak hastalarda, Meniere hastalığında, orta kulak kireçlenmesinde (otoskleroz) önemli olabilmektedir.

Normalde %90’ın üzerindedir. İletim tipi kayıplarda pek değişiklik görülmez. Ancak s.nöral tip işitme kayıplarında DCR skorunda düşme gözlenir.

En Rahat Ses Yüksekliği (MCL = More Confortable Level)

Hasta için konuşmanın en rahat algılandığı ses yüksekliğidir. Genellikle SRT + 40dB seviyesi MCL olarak kabul edilir.

Tedirgin Edici Ses Yüksekliği (UCL = Uncomfortable Laudness)

Desibell olarak kulağın dayanabileceği en yüksek şiddettir. MCL seviyesinden itibaren ses şiddeti yükseltilerek hasta ile konuşulur. Rahatsızlık hissettiği seviye belirlenir.

Örneğin 100 dB ‘de rahatsız olunuyorsa UCL = 100 dB’ dir denir. Maksimum çıkışa rağmen rahatsızlık durumu olmuyorsa Örneğin; 120+ şeklinde ifade edilir.

Tone Decay Testi:

Devamlı olarak verilen bir sesin bir süre sonra işitilmez olması prensibine dayanır.İşitmede adaptasyon herkeste gözlenebilir. Normal kulağın çok az adaptasyon göstermesine karşın koklear patoloji nedeniyle olan kayıplarda büyük ölçüde ve 8. sinir lezyonlarında şidddetli ve hızlı adaptasyon görülür. Bu test koklear ve retrokoklear lezyonları ayırmada faydalıdır. Odyogramdaki 500Hz, 1kHz, 2kHz ve 4kHz deki eşikler üzerine 5dB eklenerek yapılır. 60sn süre ile sürekli sinyal verilir. Hastanın sesi duyduğu sürece butona basılı tutması, duymadığında ise butona basamaması istenir. Elini her çektiğinde şiddet 5dB artırılır ve süre sıfırlanır. Sonuçta 60 sn süre ile butona basılı tuttuğu şiddet seviyesine kadar ses artırılır. Test sonunda her şiddet artırımı sayılarak 5 ile çarpılır. Örneğin eşik + 5dB de 60 sn süre ile butona basılı tutudu ise hiç artırım olmadığından test yapılan frekansta TD skoru 0dB, 2 defa artırldı ise TD skoru test yapılan frekansta 10dB olarak bulunur. Fikir vermesine rağmen kesin tanı koydurucu bir test değildir.

Bazı durumlarda tüm artırımlara rağmen hasta 60 sn süreye ulaşamaz. Bu gibi durumlarda; “tüm artırımlara rağmen 60 saniyeye ulaşılamadı” şeklinde not düşülür ve değerlendirme aşağıdaki gibi yapılır.

0-15dB———->Normal veya hafif koklear patolji

15-30dB———>Orta veya şiddetli koklear patoloji

30dB ve üzeri—->Retrokoklear patoloji

SİSİ Testi (Short Increment Sensitivity Index)

Patolojinin kokleada olduğu SNİK hastalar ses şiddetindeki küçük değişmelere normal kişilerden daha fazla duyarlıdırlar. Yani küçük düzeylerde koklear lezyonlu hastalar şiddetteki küçük değişmeleri normal kişilerden daha kolay algılarlar.Bu test iç kulak ile ilgili hastalıklarda uygulanabilir. Normal kulak ses şiddetindeki çok küçük artışları farketmez. Ancak iç kulak ile ilgili problemlerde bu artışlar farkedilir. Yani SISI testi ile hastanın bu artışları farketmesi iç kulak hastalığını gösterebilir. Uygulması kolay bir testtir, ancak doktora fikir vermesine rağmen kesin tanı koydurucu bir test değildir.

SISI testi, odyogramdaki 500Hz, 1kHz, 2kHz ve 4kHz deki eşikler üzerine 20dB eklenerek yapılır. Hastanın 1dB’lik artımları ayırt etme yeteğini ortaya çıkarmak için geliştirilmiştir. Test tekniği anlatıldıktan sonra hastanın alışmasını sağlamak için önce 5dB’lik artırımlarla teste başlanır. Hasta butona bastıkça 4,3,2 ve 1dB lik artırıma düşülür. 1dB’lik artırıma verilen dışındaki cevaplar (5-4-3-2 dB’lik artırımlar) hesaplmaya alınmaz. 20 adet 1dB ses artımı verilir ve ses atımlarını fark ettiğinde elindeki butona basıp çekmesi istenir. Sonuçta 1dB artımlardan kaç adet yakalmış ise 5 ile çarpılarak % skoru hesaplanır.

Değerlendirme: %0-30 arası normal veya retrokoklear patoloji, % 60 dan fazlası pozitiflik olarak kabul edilir (koklear patolji), %30-60 arası şüphelidir ve testin tekrar edilmesinde fayda vardır.

İmpedansmetri (Tympanometri): Orta kulağın basıncını ölçmeye yarayan testtir. Uygulanması çok kolaydır, bebeklere dahi yapılabilir. Ölçümün yapılabilmesi için kulak zarının delik olmaması gerekir. Dış kulak yoluna sokulan bir prob ile orta kulaktaki basınç ölçülür. Sonuç olarak bir grafi ve basınç değeri elde edilir. Bu grafide normalde bir tepe noktası vardır ve bu tepe noktasının 0 değerinde olması gerekir. Eğer tepe noktası var ancak 0 üzerinde değilse basınç düşüklüğü ve zarda hafif çökme var demektir. Eğer hiç tepe noktası yok ise basınç çok fazla düşmüş ve zarda çok fazla çökme var demektir. Basınç değeri olarak -50 ila +50 arası normal değer olarak kabul edilir. Orta kulak iltihaplarında ve özellikle çocuklarda sık görülen genzi eti ya da allerjiye bağlı basınç problemlerinde basınçta düşme görülür.

BERA : Beyinsapı Cevaplı Odiometri Bu teknik BERA ya da ABR olarak kısaltılmaktadır. Sesli uyarana karşı iç kulak ve beyinsapının verdiği yanıtları değerlendirir. Bu yanıtlar elektriksel bazı dakgalar olarak ölçülür. Oluşan dalgaların yorumlanmasıyla işitme seviyesi, iç kulak ve beyin sapı hastalıkları hakkında bilgi sahibi olunur. Bu tetkik çok faydalı bilgiler vermesine rağmen yorumlanması tecrübe gerektirir.

OTOAKUSTİK EMİSYON TESTİ: İç kulak pasif bir organ değildir ve kendisi de ses üretir. Bu sesin dış kulak yolundam kaydedilmesi tekniğine Otoakustik Emisyon denir. Bu teknik işitme ile ilgili problemlerin tesbitinde son yıllarda giderek daha kullanılmaktadır. Özellikle yenidoğan ve bebeklerin işitme taramalarında artık en fazla OAE kullanılmaktadır. Portatif OAE cihazları ile bebeklerdeki işitme taramaları kolaylıkla yapılmaktadır. Kullanım alanları ve tekniği giderek gelişmektedir.

D-) İŞİTME KAYBI

Kulağın tarif edilen bu üç bölümünde, işitme sinirinde veya beyinde ortaya çıkan bir hastalık, sesin normalden daha az işitilmesini sağlar. Yapılan testlerle, işitme kaybının derecesi belirlenir.

İŞİTME KAYBI DERECESİ

Hafif işitme kaybı: Yumuşak sesler duyulamaz, gürültülü ortamlarda konuşmalar net bir şekilde işitilemez.

Orta işitme kaybı: Yumuşak ve orta yükseklikteki sesler duyulamaz, özellikle arka plan gürültüsünün olduğu konuşmaları anlamada zorluk yaşanır.

Ciddi işitme kaybı: Bazı yüksek sesler duyulabilir ancak işitme cihazsız iletişim imkansızdır.

Derin işitme kaybı: Bazı aşırı yüksek sesler duyulabilir ancak işitme cihazsız iletişim imkansızdır.

İŞİTME KAYBI DERECELERİ
0-25 dB arası ( normal işitme sınırları )
26-40 dB arası ( çok hafif derecede işitme kaybı )
41-55 dB arası ( hafif derecede işitme kaybı )
56-70 dB arası ( orta derecede işitme kaybı )
71-90 dB arası ( ileri derecede işitme kaybı )
91 dB ve üzeri ( çok ileri derecede işitme kaybı )

İŞİTME KAYBININ SIN IFLANDIRILMASI

1:İLETİM TİPİ İŞİTME KAYBI: İletim tipi işitme kayıpları, dış ve orta kulak fonksiyonlarının bozulması sonucu ortaya çıkan işitme kayıplarıdır. Genellikle tıbbi ve cerrahi olarak tedavi edilebilir. Tedavinin başarısız olduğu durumlarda işitme cihazına gerek duyulur. Atrezik kulak kepçesi, buşon, stenoz, yabancı cisim, eksternal otit, karsinomlar, kulak zarı hastalıkları, orta kulak hastalıkları, östaki kanalı hastalıkları iletim tipi işitme kaybına neden olabilmektedir.

2:Sensorinöral işitme kayıpları: İç kulakta veya iç kulaktan beyin kabuğuna kadar olan işitsel yolda meydana gelen bozulmalar sonucunda ortaya çıkan işitme kayıplarıdır. Meniere sendromu, akustik travma, kafa travması, ototoksik ilaçlar, viral enfeksiyonlar, presbiakuzi (yaşlılıkla birlikte gelişen işitme kaybı), vestibuler schwannoma (beyinsapı tümörü) vb patolojiler sensorinöral tip işitme kayıplarının en sık görülen nedenlerindendir.

3: Mikst (Karışık) Tip İşitme Kaybı: İletim ve sensörinöral işitme kayıplarının bir arada görülmesidir.

4: Santral İşitme Kaybı: İşitmenin normal olmasına rağmen, çocuk genel olarak konuşmayı ayırt edemez, gürültüde konuşulanı anlayamaz, not almada zorlukları vardır ve en önemlisi dikkatle problemleri çoktur, dikkatlerini bir konu üzerinde yoğunlaştırmazlar. P roblem beynin korteks adı verilen bölgesindedir.

5: Santral işitme kayıpları ise genel olarak koklear çekirdekler ve işitsel korteks arasında özellikle iki taraflı tutulum sonucunda ortaya çıkan işitme bozukluklarıdır. Oldukça nadir olarak rastlanır.

İşitme kaybı yönünden risk faktörleri şunlardır?

1-Anne ile baba arasında 1. veya 2. derecede akrabalık bağı var mı?

2-Ailede çocukluk çağında başlayan, kalıcı ve kalıtsal geçişli işitme kaybı öyküsü var mı?

3-Anne işitme kaybına neden olabilecek ilaçlar kullandı mı?

4-Anne hamileliği sırasında yüksek tansiyon, şeker hastalığı, böbrek yetmezliği vb. sistematik bir hastalık geçirdi mi?

Doğum sırasında ;

1-Bebeğiniz doğum anında kordon dolanması vb nedenlerle oksijensiz kaldı mı?

2-Bebeğiniz doğum sonrası bir süre solunum zorluğu yaşadı mı?

3-Bebeğinizin doğum ağırlığı 1500 gramın altında mı?

4-Bebeğiniz yeni doğan yoğun bakım ünitesinde 2 günden fazla kaldı mı?

5-Bebeğinizin kafa ve kulak yapısında normal dışı bir durum söz konusu mu?

DOĞUM SONRASINDA

1-Çocuğunuz bakteriyel menenjit, ensefalit, kızamık, kızıl, havale gibi yüksek ateşle seyredebilen hastalıklardan birini geçirdi mi?

2-Uzun süren sarılığı oldu mu? Bu yüzden kanının değiştirilmesi gerekti mi?

3-Doğum sonrasında çocuğunuza kulağa zararı dokunabilecek herhangi bir ilaç verildi mi?

İşitme Kaybının Teşhis Ve Tedavisi

A- İşitme Kaybının Teşhisi

İşitme kaybının teşhisi ne kadar erken yaşta sağlanırsa, tedavinin ve bireyin tüm gelişiminin o kadar sağlıklı olacağı unutulmamalıdır. Yani, işitme kaybında erken teşhis çok önemlidir. Özellikle ilk iki yaş, çocuğun konuşmasını geliştirebilmesi için en önemli dönemdir.

Aile, çocuğun büyümesini ve gelişmesini dikkatli bir gözlemle takip ediyorsa, işitme kaybı erken dönemde teşhis edilebilir.

Çocukların işitme duyusunu değerlendirmek için artık büyümelerini beklemek gerekmemektedir. Yaşamın ilk günlerinde uygulanabilen basit, ucuz ve güvenilir testler ile yeni doğan bir bebeğin işitme engelini saptamak mümkündür.

Ülkemizde 2004 yılında başlatılan “Ulusal Yeni Doğan İşitme Taraması Kampanyası” ile tüm bebeklerin doğum hastanelerinden taburcu olmadan önce işitmelerinin güvenli ve doğru olarak test edilmesi sağlanmaktadır.

İşitme taramalarının amacı, işitme engeli ile doğan bebekleri doğumdan kısa süre sonra belirlemek, 3 aylık olmadan işitme testlerini tamamlamak, işitme engeli tanısı alanlara 6 aylık olmadan gerekli müdahalede bulunmaktır. Doğduktan sonra en geç 6 ay içinde işitme engeli tanısı konan ve işitme cihazı uygulanıp, işitme ve konuşma eğitimi alan bebeklerin konuşma becerisi, normal işiten yaşıtlarına benzer düzeyde gelişebilir.

Erken işitme kaybı tanısı konulup, erken eğitilen bebeklerin, lisan gelişimine paralel olarak zihinsel, sosyal ve ruhsal gelişimleri de olumlu etkilenir.

Her aile, bebeğin doğumunu takip eden ilk altı aylık sürenin, işitmenin reşeks olarak meydana geldiği bir dönem olduğunu bilmelidir.

İlk 6 aylık dönemde bebekler, 80-90 dB’lik yüksek şiddette bir sese maruz kaldıklarında, tüm vücut kaslarında kasılma ve irkilme görülür. Bebek, aniden ve yüksek şiddette gelen sesi duyduğunda gözlerini kapatır ve sesin geldiği tarafa yönlenir. Sesi duyunca yaptığı işi bırakır. Örneğin, annesinin memesini emiyorsa emmeyi bırakır.

Bebeğinizin ve çocuğunuzun, aşağıda sıralanan davranışları göstermemesi işitme kaybının erken teşhisi için çok önemlidir.

0-2 aylık bebekler : Gürültülü ortamda uyanır, Annesini görmese de sesine gülerek ya da ağlayarak tepki verir, Normal tondaki müzik sesine tepki verir,

3-4 aylık bebekler: Gürültülü ortamda uyanır, İlginç seslere başını çevirir, Yalnızken kendi kendine mırıldanır, Yüz yüze iletişim kurulduğunda gülerek ya da ses çıkararak tepki verir,

5-6 aylık bebekler: Gürültü ve konuşma sesinden uyanır, Annesini görmese bile, annesinin sesinin geldiği yöne başını çevirerek tepki verir, Yanı başındaki kişilerin konuşmalarını farkeder, İlginç seslere başını çevirerek tepki verir, Kendisine seslenen kişiyi görmese de ses çıkararak tepki verir,

7-8 aylık bebekler: Herhangi bir ses duyduğunda kolayca uyanır, Çıngırak, zil gibi ses çıkaran oyuncaklara ilgi duyar, Kendi kendine mırıldanırken ses tonunda değişiklikler yapar (işitme kaybı varsa melodik aksan yoktur), “ba-ba”, “da-da” gibi hece seslerini çıkarır,

9-10 aylık bebekler: Herhangi bir ses duyduğunda kolayca uyanır, Değişik sesleri taklit edebilir,

11-12 aylık bebekler: Konuşma sesi, saat tıkırtısı ya da kağıt hışırtısı gibi seslerden kolayca uyanır, Konuşan kişiyi görmese bile, onu fark ettiğini belli eden davranışlarda bulunur, Bir-iki kelimeyi yerinde ve anlaşılır şekilde söyler, Yalnızken kendi kendine değişik sesler, hecelemeler, kelimeye benzer sesler çıkararak konuşur, Bilinçli olarak “anne ve baba” sözcüklerini söyleyebilir,

Çok ileri derecede işitme kaybı olan bebekler sadece görme alanları içindeki nesne ve olaylarla ilgilenirler. İşitme engelli bebeklerde yaklaşık 9. aydan sonra ilk dönemlerde gözlenen konuşma sesleri kaybolur, taklitler ortadan kalkar, ses kaynağına yönelme davranışı görülmez.

Normal işiten çocuklar, eğer gürültülü ortamda uyumaya alışkınlar-sa kapı çarpması gibi yaklaşık 90 dB şiddetindeki sese, sessiz ortamda uyumaya alışkınlarsa konuşma sesi gibi yaklaşık 50 dB şiddetindeki sese uyanarak tepki verirler. Bu özellik işitme kaybının tanımlanmasında mutlaka değerlendirilmelidir.

12-18 aylık çocuklar: Herhangi bir işaret kullanmadan, yaklaşık 1 metre uzaklıktan verilen emirleri anlar (“bardağı al” gibi), Birkaç kelimeyi anlaşılır şekilde yerinde kullanır, Bildiği hayvan seslerini taklit edebilir, “Nerede” ile başlayan sorulara başını o yöne çevirerek ya da eliyle işaret ederek cevap verir.

2 yaşındaki çocuklar: Yaklaşık 4 ya da 6 metre uzaklıktan çağrıldığında tepki verir, Bildiği kelimelerle basit cümleler kurar, Araba sesi ya da dışarıda havlayan köpek sesini fark ettiğini belli eder, İsteklerini konuşarak ifade eder, Oyun sırasında arkadaşları ile konuşarak iletişim kurar,

3-11 Yaş arasındaki çocuklarda aşağıda belirtilen sorunlardan bir ya da birkaç tanesi görülüyor ise, uzman kişilerle ve ilgili merkezlerle iletişime geçilmesi erken teşhisi kolaylaştıracaktır.

  • Hastalık dışında öksürme, burun akıntısı ya da burun tıkanıklığı, ağızdan nefes alma, burundan konuşma görülüyorsa,
  • Özellikle kış aylarında tekrarlayan orta kulak iltihabı,
  • Sık tekrarlayan kulak ağrısı ve kulağın tıkanması,
  • Konuşan kişiye yakın olma ya da yüzünü görmeyi isteme,
  • Sesin geldiği yöne doğru yönelmede güçlük,
  • Televizyonu ya da radyoyu yakın mesafeden dinleme ve sesini normalden fazla açmayı isteme,
  • Kendine yöneltilen konuşmalara geç tepki verme veya birkaç kez tekrar ettirme,
  • “Bardağı getir” gibi komutlara uygunsuz tepki verme ya da ne istenildiğini anlamamış gibi görünme,
  • Konuşmada ritim, ton ve vurgu gibi özelliklerin olmaması (monoton konuşma),
  • Konuşurken bazı seslerin atlanması,
  • Konuşmanın düzgün ve akıcı olmaması,
  • Çok fazla suskunluk gözlenmesi,
  • Çok gürültülü ortamlarda konuşmaları anlamama,
  • Okunan hikayeleri takip edememe,
  • Dikkati verememe veya dikkat süresinin çok kısa olması,
  • Grup içinde bulunmaktan rahatsızlık duyma veya yetişkin yardımına ihtiyaç duyma,
  • Okul başarısında düşme, okumada güçlük, okuma sırasında kelime atlama ve bazı sesleri birbirleri ile birleştirerek çıkaramama.

Eğer çocuğunuz kendi yaş grubuna uygun yukarda belirtilen davranışları göstermiyorsa en yakın sağlık kuruluşuna ve varsa bir kulak burun boğaz uzmanına başvurulması gerekmektedir. Kulak burun boğaz uzmanı tarafından muayene edildikten sonra hastanın uygun yaş dönemine göre odyolojik testleri yapılmalıdır.

Genel anlamda odyometrik inceleme, çeşitli tipte ses üreten cihazlardan gelen uyarılara, hastaların cevapları kaydedilerek yapılmaktadır.

Odyometrik inceleme yöntemleri;

  • Saf ses odyometresi,
  • Konuşma odyometresi,
  • Çocuk odyometresi,

Objektif odyometrik testlerdir.

Bu testlerle, işitme kaybının derecesi ve tipi belirlenir.

Radyolojik görüntüleme yöntemleri de bu tür hastalıkların teşhis ve tedavisinde yardımcıdır. Bilgisayarlı tomografi ve manyetik rezonans (MR) görüntüleme yöntemleri en gelişmiş teşhis teknikleridir.

E-) İŞİTME CİHAZI

İşitme cihazı basit anlatım ile kulağa gelen seslerin, işitme kaybı kadar elektronik devreler yardımı ile yükseltilmesidir. işitme cihazı uygulaması ile işitme kaybı olan kişilerin iletişim yeteneğini arttırmak amaçlanır

Ses, bir mikrofon aracılığı ile alınır ve elektrik sinyallere dönüştürülür. Daha sonra amplifikatör yardımıyla seslerin şiddeti arttırılır ve hoparlör ile yükseltilmiş ses kulak kanalına iletilir.

İşitme cihazı ne zaman kulanılmalıdır: Tespit edilen işitme kaybının ilaç tedavisi ya da ameliyatla düzelme ihtimalinin olmadığı durumlarda, KBB doktorunun önermesi ile işitme cihazı kullanılır.

İŞİTME CİHAZI TİPLERİ :

Bir çok işitme kayıplı insan işitme cihazlarından fayda sağlayabilir. İşitme cihazları, işitme kayıpları farklı tiplerde ve derecelerde olduğundan, farklı model seçenekleri ile sunulur. Tamamı mevcut sorunlara cevap verebilecek geniş kapsamlı fonksiyon ve özelliklere sahiptir.